Fethiye’nin Kokuları

Fethiye’nin Kokuları

Yazımıza Fethiye’nin kokuları diye başlık atınca, geçmişten bugüne gezinmemiz, oldukça geniş bir açıdan bakmamız ve nostaljiyi yâd etmemiz gerekiyor.  

Buyrun başlayalım.

Memleketimiz ile anılan ilk koku hepimizin tahmin edebileceği gibi denize aittir. Deniz kokusu.

Kordonda denizden yeni çıkmış ağlardan yayılan iyot, yosun ve taze balık kokusu.

Yine kordon boyundaki işletmelerden yayılan, simit, taze demlenmiş çay ve köpüğü üstünde kahve kokusu.

Şehrimizin etrafındaki ormanlarından gelen çam ve reçine kokusu.

Yağmur yağınca mutluluk dağıtan toprak ve ozon kokusu.

Geçmişin Paspatur’unda Manavın fırınından yayılan tava ekmeği, tatlı maya kokusu.

Burma bıyıklı Börekçi Mustafa Amca’nın, ada usulü kıymalı böreğinin kokusu.

Erdoğan Amca’nın (Kıvrak) küçük dükkânından çıkıp bütün pazaryerini kaplayan taze çekilmiş kahve kokusu.

Balık pazarının tezgâhlarında Akdeniz ve Ege’nin balıklarının elvan elvan kokuları.

Eski caminin karşısında Devran Usta’nın çorbalarının kokusu.

Rafet Restoran’dan tüten ızgara Lağos kokusu.

Yıldırım Abi’nin (Özdemir) kızgın yağa çozzz diye attığı ciğerlerin kokusu.

Seki’den elma, Zorla’dan şeftali, Kargı’dan portakal çiçeği, Yanıklar’dan günlük, Kaya’dan kavun, Faralya’dan kayısı kokusu.

Üzümlü’den pekmez, Kayadibi’den nar ekşisi, Gökçeovacık’tan soğuk sıkım zeytinyağı kokusu.

Cengiz Usta’nın Sevim Pastanesinden sütlü dondurma, Levent pastanesinden keşkül kokusu.

Cuma pazarında saç böreği, mısır ekmeği, yeni pişmiş bazlamada eriyen tereyağı kokusu.

İlk kaşıkta ekşisi hissedilen moyulu (boy otu) tarhanadan yayılan şifa kokusu.

Düğünlerde dibi tutmuş keşkek, etli nohut, sıralı (arapsaçı) ot kavurması kokusu.

Kışın nergis, baharın papatya, saksıda franzola, balkonda çelebi zambağı kokusu.

Bayram namazlarında camilerimizdeki gül kokusu.

Fethiye’mizin hafızalara kazınmış kokuları birbirinden güzel ve bir o kadar da anlam yüklüdür.

Geçmişten günümüze memleketimle özdeşleşmiş bu güzel kokulara tabiri caiz ise savaş açmış bir takım kokular peydahlandı. Şimdi de bu yeni yetme kokulara bakalım.

Karagözlerdeki tersanede yanık yağı, toprakla karışmış mazot, eskimiş sintine, zımpara tozu kokusu; teknelerin altını temizleyen su jetinden etrafa yayılan zehirli boya, midye kabuğu ve kirli yosun kokusu. Bütün bunları toplayıp dalgayla kıyıya vurmaya çalışan yorgun deniz kokusu.

Trafikte, arka arkaya dizilmiş otobüslerin egzozlarından çıkan çiğ mazot kokusu.

Bozulmuş yollardan kalkan toz kokusu.

Gecenin bir yarısı son ses açtığı müzikle, süratle giden otomobil sürücüsünün, bastığı frenden sonra havaya yayılan asbest kokusu.

Yaz sıcağında yollarda eriyen asfalt kokusu, kışın bazı bacalardan tüten kalitesiz kömür kokusu.

Karagözler’deki jandarma karakolunu geçince üst yoldaki bir koku. (Bu kokunun gerçek ismi ile Fethiye’yi yan yana getiremeyeceğim için, “Fethiye’ye Yakışmayan Koku” olarak tanımlayacağım. Evet, Fethiye’ye Yakışmayan Koku şehrimizin bu yolunda burnumuzun direğini sızlatacak bir boyutta.

Fethiye’ye Yakışmayan Koku sahil bandı boyunca zaman zaman denizden geliyor. Özellikle denize akan derelerin olduğu yerlerde daha fazla hissediliyor. Devlet hastanesinin karşısındaki kıyıda, ördek adasının hemen önünde ise tahammül sınırlarını zorluyor. Hatta şanslıysanız (!) ördek adasının önünden geçen araba yolundaki rögar kapaklarından çıkan ve bu kokunun kaynağı olan sıvıya denk gelebilirsiniz.

Çalış’ta, Murt deresinin kıyılarında ve derenin denizle birleştiği yerde artık iyice rahatsız eden bir duruma dönüşüyor bu, “Fethiye’ye Yakışmayan Koku”.

Geçmişten günümüze taşımaya çalıştığım onca güzel Fethiye kokusundan sonra, bu “Fethiye’ye Yakışmayan Koku” gerçekten kabul edilebilir bir şey değil.

Bir an önce bütün kötü kokulardan kurtulup Fethiye’mizi ona yakışan kokularla anmak dileğimle…