İSRAİL -İRAN SAVAŞI ÜTOPYASI

İSRAİL -İRAN SAVAŞI ÜTOPYASI

Şimdi her gün karşımıza  ve bize gece gündüz  anlatılan  muhtemel İran - İsrail savaşı senaryolarıyla  beynimizi  tütsülüyorlar. Sanki İran diye bir “devlet” bırakmışlar da. Bu devlet İsrail’e  saldıracak ve masumların intikamını alacak ve suikastların hesabını soracak (!).  
           Hayalen  üniversite  gençlik yıllarıma gittiğimde 1978-79 yıllarında  o zamanki  Siyonist Türk basınının   bize anlattıklarıyla  bilgilenmiştik. Fransa’ da  sürgünde yaşayan Ayetullah Humeyni  daha Fransa’da  iken,  hangi güçle ve istihbaratla İran’ da yüzbinlerce  kişiyi  nasıl sokağa döktüğü ; bu toplulukları ve gösterileri, afişleri , basını nasıl finansa ettiğini  bilmesek de, anlamasak da ;  halkını  nasıl ikna ettiği ve  mevcut iktidar Rıza Şah Pehlevi iktidarına karşı  provoke  etme gücü hakkında hiçbir  araştırma yapılmadan , gerçekte Humeyni’nin , dini  bir lider olup olmadığı bir tarafa , İran Halkının  ona bağlanıp bağlanmadığı ve Humeyni  iktidarı için kanlarını akıttığı ve en sonunda  İran Devlet Başkanı Şah Rıza Pehlevi’ yi ülkesinden  kaçmak zorunda bırakmasına bakıldığında; aradaki  haberleşmeyi kimlerin sağladığını;  şehir şehir ,  sokak sokak  insanları nasıl ikna ettiği  ve  yağmalama, yakma, yıkma ve öldürme faaliyetlerine  kimlerin karıştığını  bilmeden ve bu ihtilal maliyetini de kimlerin sağladığını  bilmeden, bütün bu olayları, dini  bir liderin halkı ayaklandırması olarak gösterilene  inanacak kadar  safsanız;  bugün de ,  bize anlatılan ve ama bir türlü gerçekleşmeyen ütopik İsrail ve İran savaşına inanmanız gerekir diye düşünüyorum.   
          Bir defa sürgündeki  bir liderin, kim lider yapmışsa,  her nedense, Rıza Şah Pehlevi’nin İran Devletini  Orta Doğunun  en büyük hava kuvvetlerine ve silahlarına sahip ordusunu  meydan getirmesinden sonra,  İsrail’ den başka Orta Doğu’ da ve Asya’ da başka güç kabul etmeyen  ABD ve İsrail’in  bu olaylara  hiç karışmadığı;  masum ve mazlum İran halkının Rıza Şah Pehlevi iktidarı zulmünden kurtulması için, Humeyni’nin  öncü olduğu iddiasına inanacak kadar cahilseniz, bugünkü İran ve İsrail savaşını  da yutarsınız. Siz Humeyni’ nin İran petrol gelirlerinin yüzde kaçını İngiliz ve Amerikan  şirketlerine , ne kadarının ortak edildiğine bakın.  
        İran Şahı Muhammed Rıza Şah Pehlevi yıkılırken  ve ordusu darmadağın edilirken, bugünkü İran Devrim Muhafızları denen sokaktan toplama  bir sürüden ,  askeri bir yapılanma oluşturulurken, Mossad ve CIA nın bu oluşumlardaki katkısını , yönlendirmesini  ben bilmiyorum. Ama , şahı yıkan hareketin içine sızsın da dahil olmasın,  bu eşyanın tabiatına aykırıdır. Bugünkü İran Devleti içinde , devletin önemli kademelerinde  acaba kaç bin tane ABD ve İsrail adına çalışan ajanı vardır bilmiyoruz.. Bildiğimiz tek şey, İran Devlet Başkanını , göstere  göstere usturuplu  bir şekilde bir suikasta kurban gitmesi, sonrasında İsmail Haniye  gibi bir siyasi Hamas liderinin de açıkça öldürülmesi karşısında;  elinden hiçbir şey gelme kabiliyeti olmayan İran Devletinden , İsrail’ e saldır beklentisi içine dünya kamuoyunun  sokulması var. 
         İran Petrolleri üzerinde   hem İngilizlerin ,  hem Rusya’nın , hem de ABD nin gözü olduğu  açık iken , İran halkının ve devletinin  kendi haline bırakılamayacağını anlamak gerekir. 25 Ağustos 1941 de İngiliz ve Rus Kuvvetleri İran’ ı işgal edince, Rıza Şah’ın Alman yanlısı olduğundan endişe duyan Rusya ve İngiltere, onun , oğlu lehine tahttan çekilmesini sağladılar. Oğul Rıza Şah Pehlevi  İkinci dünya Savaşı sonrasında İran topraklarını İngiltere ve  Rusya’nın kullanımına açtı. 1949 da Muhammed Musaddık , İngiltere karşıtı bir siyaset izlemeye başladı. Ve parlamentodan Anglo-İran Petrol Şirketinin millileştirilmesi yolundan bir karar çıkarttı. Musaddık , önce Parlamentonun onayı olmadan, yabancı şirketlere petrol üzerinde imtiyaz tanınmaması hakkındaki kanunun  çıkmasını sağladı (1944). Verdiği uzun bir mücadelenin ardından petrolün ve petrol endüstrisinin millileştirilmesine ve işletilmesine dair kanunun  geçmesin sağaldı, aynı yıl meclis tarafından başbakanlığa seçildi(1951). 
           Amerikan ve İngiliz istihbarat örgütleriyle işbirliği yapan General Fazlullah Zahidi’nin düzenlediği bir hükumet  darbesiyle iktidardan düşürülerek tutuklandı (20 Ağusots1953). Şah Rıza Pehlevi de yeniden İran’ a döndü. Rıza Şah Pehlevi,  1973 yılında ,  Batılı Petrol Konsorsüyumunu  millileştirdiğini ilan etti. 1977 yılında Orta-Doğu’ nun en büyük hava kuvvetleri silahlı  gücünü oluşturdu. 1979 yılında Humeyni liderliğindeki halk ayaklanması sonucu , 1979 da İran’ ı terk etmek zorunda kaldı. Sonrasında, İran’daki  askerleri ve yetişmiş bürokrasiyi , İran Devrim Muhafızları temizledi. İran’ın  devlet gücü, Humeyni tarafından ortadan kaldırıldı    
        Sonra ne mi olmuş?  İran’da sokaktan toplama bir yağmacı ve soyguncu ve ihtilalci  sürü gelmiş;  İran Devletine hakim olmuş.  Bu devlet yapılanması  içinde ne kadar CIA ve Mossad ajanlarının olduğunu;  devlete hakimiyet güçlerini ve kabiliyetlerini  bilmiyoruz;  ancak gözümüzle görüyoruz ki, İran bütün devlet kurumlarıyla, CIA nın ve Mossad’ın kontrolü ve güdümünde; İstedikleri devlet görevlisini ve başkanını , üniversitedeki bilim adamını ya da  dini liderlerini  öldürme kabiliyetlerine  sahipler. Şimdi,  bize  medyada ne anlatılıyor ? İran , intikam için  İsrail’e  ne zaman saldıracak ? Bekleyin.! Saflığınız derecesi ne kadar sürerse , o kadar bekleyin!.. 

       Meselenin kökünde ne Var ? .ABD ve İsrail’ in petrol ve gaz  kaynaklarına,  ticaret yollarına sahip ülkelerin üzerine işgalci güç olarak çullanması için,  böyle  hayali bir düşman üretilmesi gerekiyordu; ürettiler. Ama bu düşmanın “gerçekte düşman !”  olması lazım. Yani tamamen İsrail ve ABD güdümünde ve kontrolünde bir devlet lazım.Fakat bu düşmanın  gerçekte “düşman”  olduğuna da , işgal edilen ve edilecek ülkelerdeki bütün saf salak toplumların  inandırılması gerekiyor. Bunu da internet üzerinden twitter, face, instegram gibi sosyal  medya  kanaları ile  boş ve ruhsuz ve şuursuz, hayvanileştirilmiş topluluklarda ,  yönlendirme ve inandırma için gerekiyor. 
        Zaten , bu İran Düşmanlığı üzerine, silahlarıyla ülkeleri işgal etmişler. İşgal eilmiş ülkelerin sosyal zihinleri de sosyal medya üzerinden işgal ediliyor. Yani işgal  yarım bırakılmıyor. 
          Şimdi Siz düşünün; sizin ülkenizde ve toplumumuzda, emperyalist  ABD ve Avrupa Devlerine ve İsrail’ e   aklının ve ruhunu satmayacak  basiret sahibi kaç kişi kaldınız? 
        Bizim ülkemizde Avrupa ve Amerikan’ın  lejyonerlik görevini  üstlenmiş ve bunu  bize “özgürlük mücadelesi”,  “ekonomik  hak ve  hukuk”  mücadelesi diye anlatan siyasetçilerimiz var. Alın başımıza çalın. Belki ilaç olur.