Kahramanmaraş merkezli yaşanan iki ayrı depremde binlerce kişi hayatını kaybederken yüz binlerce kişide yaralandı. Fethiye 24 Nisan 1957’de 7.1 ve 25 Nisan 1957 yılında 7.3 şiddetindeki deprem felaketi ile yerle bir olmuş ve 67 kişi hayatını kaybetmişti. Aradan 65 yıl geçerken uzmanlar olası bir depremin Fethiye için de geçerli olabileceğini hemen her an depreme hazır hale gelinmesini kaydettiler. Fethiye’nin Burdur - Fethiye – Girit Helenistik bir yayın üzerinde olduğunu kaydeden Jeoloji Mühendisi Engin Erçetin “Fethiye'de gene Üzümlü bölgesinde zamanında tarihi 1940’lı yıllarda gene altı büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Gene o fayın stresini tekrarlanmaya tekrardan stresini depolamaya başladığını gözlemliyoruz. Özellikle Ölüdeniz ‘den Rodos'a doğru baktığımız zaman ortadaki açıklık da Ölüdeniz kıyısından 15-20 kilometre ileride Bizim Helenistik Yayımızın gerilme alanı, tansiyonun yüksek olduğu bölgeler var. Fethiye olarak da bir deprem yaşanabilir. Hazırlıklı olmak zorundayız. “ifadelerinde bulundu.

Kahramanmaraş merkezli 10 ilde büyük yıkıma neden olan depremin ardından, 65 yıl önce Türkiye’yi yasa boğan 67 kişinin hayatını kaybettiği Fethiye depremi ile ilgili olarak Fethiye’nin yeni bir deprem olasılığı ile ilgili çalışmalar yapan Jeoloji Mühendisi Engin Erçetin, “Burdur- Fethiye- Girit Helenistik Yayı gerilme içinde mutlaka depreme karşı tüm önlemler bu bölgede de alınmalıdır. Deprem değil bina öldürür. Devletin tüm kurumları ve STK’lar öncül çalışmaları mutlaka yapmalıdır.“ ifadelerinde bulundu.

Uzun bir süreden beri Fethiye'de de zemin etüdü ve depremsellikle ilgili çalışmalar yapan Ergin Erçetin’e Fethiye’nin durumunu anlattı. Erçetin Fethiye’de, Fethiye bölgemizde deprem, ne zaman, nasıl olabilir? Nasıl etkilenir? Nereye kadar uzanır? Tüm ayrıntılarıyla cevaplandırırken, Kahramanmaraş merkezli depremi şöyle değerlendirdi: “Biz depremin olduğu ilk dakikadan itibaren Boğaziçi Üniversitesi Kandil Rasathanesiyle beraber ve AFAD Genel Merkez'le beraber istişare halindeyiz. Deprem oluşum mekanizmalarını inceliyoruz. Tabii ki bu bizim yıllardan beri uyardığımız hocalarımızı, üstatlarımızın uyardığı noktalardı. Şimdi o bölgede Anadolu levhası Arap Yarımadası tarafından ve yukarıda bulunan Asya levhası tarafından sıkıştırılma bölgesinde. O yüzden bizim dağlarımız kuzey güney değil de doğu batı oluşumlu olarak bulunuyor. Haliyle bu sıkıştırmaların bulunduğu zamanlarda da ayrışmalar, gerilmeler meydana geliyor. Bu Elazığ'ın olduğu bölge ve Kahramanmaraş'ın olduğu bölge, İskenderun Körfezi'nin olduğu bölge. Sürekli olarak levha tektoni ile beraber dağların birbirine girdiği, sıkışmaların, gerilmelerin olduğu noktalar Burada aşağıya doğru bir kaymayı gözlemledik. Yani ortalama olarak baktığımızda senede yirmi milimetre ilerleyen bir levhanın üç buçuk metre geriye kaydığını gördük. Bu neye tekabül ediyor? Ortalama olarak iki yüz sene boyunca giden bir kütlenin geriye dönüşü yani etkiye tepkisi doksan saniyede gördük. Bu kadar büyük bir deprem olma sebebi insan gibi düşünmek gerekiyor biraz yer içerisini. Ona insana baskı yaptıkça, yaptıkça belli bir yerden sonra patlıyor. Deprem de aynı şekil stresi vardır, gerginliği vardır. Gerilir, gerilir, giderilir ve en sonunda bir yerde dayanamaz patlar kırılma yaratır. Bu deprem bu şekilde oluştu. Ardından hemen yaklaşık üç beş saat sonrasında tekrardan başka bir fayda daha kırılma meydana geldi. Bunun sebebi de ilk depremin boşalttığı stres başka bir faya yüklendi. Bu sefer o da dayanamadı. Yani sıralı bir kırılım gerçekleşti. Bu da çok fazla tarihimizde görmediğimiz bir olaydı. Maalesef çok canlar kaybettik milletimizin başı sağ olsun demekten başka bir şey bulamıyoruz.”

“FETHİYE ÖLÜDENİZ DEĞİL”

Kahramanmaraş ve 10 ili etkileyen bu iki büyük yıkıma neden olan depremde Ölüdeniz’in adının geçmesi Fethiye Ölüdeniz ile bağlantılı değil diyen Engin Erçetin “Oradaki Ölüdeniz Hatay bölgesinde bulunan bir çukurun bölgesinden bahsediliyor. Fethiye Ölüdeniz değil. Ölüdeniz açıklarındaki olan Burdur Fethiye fay hattı Girit’e kadar uzanan bambaşka bir faylanma sistemidir. Oradaki depremin burayı tetiklemesiyle ilgili herhangi bir şey söyleyemeyiz. Çünkü aralarında herhangi bir bağdaşan bir gerilme, tansiyon noktası yok. Orası başka bir levha bölgesi. Burası başka bir levha bölgesi. Mısır'a kadar uzanan bölge. Adana açıklarında İskenderun Körfezi'ni kapsayan Ölüdeniz Çukur dediğimiz yer orası. Fethiye'yle alakası yok.”dedi.

“YERALTI SUYU DEPREMİ UZUN SÜRE HİSSETTİRECEK”

“Arkamızda Fethiye. Müthiş güzellik. Müthiş bir tablo. Bu kadar güzel bir manzarayı dağları gördüğümüz an bunların her biri faylanma sistemleriyle oluşan doğal güzellikler. Dümdüz bir Konya ovası düşünebilirsiniz. Çünkü bir faylanma sistemi yoktur, dağları yoktur. Bizim burada bu kadar güzel bir coğrafyaya sahip olmamızın tek bir nedeni var. O da faylanma sistemleri. Çevrede dağların olması. Aslında bunu doğal bir afete dönüştüren unsur, İnsan unsuru. Normalde yağmur yağacağı zaman önlem olarak ne yaparız? Şemsiyemizi yanımıza alırız. Her an deprem olacak bir bölgede yaşıyorsak ona uygun bir şekilde ona uygun binalar yapmalıyız. Oradaki deprem Fethiye bölgesinde Seydikemer'de ya da Fethiye açıklarında Burdur Fethiye arasında gerçekleşmiş olsaydı Fethiye Ovası gördüğümüz şu alan tamamen yok olurdu. Yeraltı suyunun da etkisiyle depremi uzun süre hissedilecektir. Deprem dalgası geldiği zaman kaya zeminlerinin altından hızlı bir şekilde akıp geçerken, yeraltı suyunun olduğu bölgelerde daha yavaş akış gösterir. Yavaş akmasının sebebiyle de deprem ovamızda çok daha uzun hissedilecek. Bazen bazı yerlerde doksan saniye hissederken bazı yerlerde otuz saniye kadar hissedilecek. Ve bu deprem dalgasının ne kadar uzun süre bizim Fethiye Ovamız hissederse o kadar çok binalarımızda yıkım ve yan yatmalar meydana gelecek maalesef. Fethiye Ovamızla ilgili biraz daha sırt bölgelerine çıktığımız zaman daha sağlam zeminler olduğunu görüyoruz. Fakat tekrardan söylediğim gibi yapı konusunda deprem değil Yapılaşma ve insan hataları maalesef bu enkazlara sebebiyet veriyor. Statik konusunda inşaat mühendislerimize evet güveniyoruz. Ama Kahramanmaraş merkezli depremde ve Marmara depreminde diğer yaşanan depremlerde görüldüğü gibi binaların alt katları ve diğer katlarda kolon yıkılması depremin yıkımını arttırmaktadır. “dedi.

FETHİYE’Yİ ETKİLEYEN FAY HATTI

Erçetin, “Fay hatları şu şekilde. Burdur'dan gelen yaylalarımızdan geçen oradan Seydikemer Eşen bölgesinden uzanan ve Fethiye Üzümlü taraflarından bu bölgeye kadar uzanan ve Ölüdeniz açıklarından Rodos'u dolaşarak Girit'e doğru giden Helenistik bir yayımız var. Helen yayının baktığımız şu şekilde bir yaylanma sistemi vardır. Sıralı şekilde üç, dört tane yay oluşumları gözlenmektedir. Ege'deki oradaki adalar da Yunan adaları da hep bunun sayesinde oluşmuşlar. Bizim Fethiye bölgesinde yekpare bir fay hattımız yok. Sıralı bir şekilde dizilmiş, birbirine paralel küçük sürüsüyle yüzlerce faydan oluşuyor. Fethiye bölgesinin deprem haritasını incelediğimiz zaman yaklaşık olarak tespitlerimize baktığımız zaman Seydikemer bölgesinde Eşen’de Eşen Fayı var. Oranın yıkılma ihtimalini, kırılma ihtimalinin yüksek olduğunu görüyoruz. Fethiye'de gene Üzümlü bölgesinde zamanında tarihi 1940’lı yıllarda 6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Gene o fayın stresini tekrarlanmaya tekrardan stresini depolamaya başladığını gözlemliyoruz ve özellikle Ölüdeniz'den Rodos'a doğru baktığımız zaman ortadaki açıklık da Ölüdeniz kıyısından 15 -20 kilometre ileride. Bizim Helenistik Yayımızın gerilme alanı, tansiyonun yüksek olduğu bölgeler var. 20-25 Ocak tarihinde gerçekleşen Fethiye'deki o son hissedilen depremde bölgede kırılma meydana geldi. Zamanındaki 1957 depremine de baktığımız zaman ikisi de arka arkaya o bölgede kırıldı. Basit bir matematiği var işin aslında bunun çok geniş denklemlerle hesapları yapılıyor. Fakat belirli bir tekrarlanma periyotları var bu depremlerin. Yaklaşık 70 seneyi bulan, 100 seneyi bulan, 110 seneyi tekrarlanma periyotlarına baktığımız zaman 1957’deki depremin yaklaşık 70-80 senelik bir bandı olduğunu görüyoruz. Yani o bölgedeki fayın tekrardan gerilmesi miladını doldurmak istiyor. O miladını doldurduktan sonra her an, her dakika, her şey olabilir durumda olacak. O yüzden Fethiye'deki fayın kırılımı, direkt ovanın içerisinde olmayacak belki. Fakat oradaki depremin etkisini ovamız, Üzümlü Ovası, Ovacık ve bölgesi Kayaköy, Seydikemer, Eşen, bu bölgeler çok ciddi bir şekilde hissedilecektir.”diye konuştu.

“FETHİYE HAZIR MI?”

Erçetin, “Maalesef ki Türk halkı olarak da Fethiye'mizde de depreme hazırlık açısından biraz sıkıntılıyız. Evet bugün Kahramanmaraş ve 10 ildeki depremi görünce reaksiyona etkiye tepki olarak çok güzel bir şekilde gösteriyoruz. Dayanışmamız mükemmel. Herkes elindekini ardına koymadan yardımcı oluyor. Fakat keşke bu hazırlıkların her biri deprem öncesi olsaydı da deprem sonrasında bu kadar çok telaşlanmasaydık. Afet hazırlığı afete ilgili olan eylem planlarımızı bir an evvel hazırlanmamız ve bunları finanse etmemiz gerekiyor. En büyük yaşanan sıkıntı o bölgede de zaten acil afet eylem planlarının uygulamaya konulmayışı oldu. Fethiye bölgesinde evet bir algımız var. Yakın zamanda İzmir'de de benzerini yaşadık. Afet arama kurtarma ekibimiz belediyemizin de katkılarıyla o bölgede çalışmalar yaptı. Şimdi Maraş İskenderun bölgesine gittiler. Fakat biz şunu gördük ki bu 10 ili kapsayan depremde yardıma ilk koşanlar o bölge halkı oldu. Fethiye’de deprem olsa öncelikle hayatta kalabilen Fethiye halkı birbirine koşacak. Şu anda Fethiye’de olası bir depremde yardımcı olacak hazır yaklaşık 50 kişiyi bulan bir ekibimiz var. Bunu 250-300-400’e çıkarmak gerekiyor. Her aile ferdinden en azından bir tanesinin ilk yardım ve acil eylem planlarıyla ilgili bilgilerinin olması gerekiyor. Fethiye’de mahalle muhtarlarına gidip deprem toplanma alanlarımızı belirledik. Bunların tespitlerini bizde her birimiz teker teker dolaştık yaptık. Her birinin

nerede, ne eksikliği var. Hepsini bulduk. Belediyemiz bu konuda güzel çalışıyor, iyi çalışıyor. Fakat halkımız deprem toplanma alanının neresi olduğunu, mahallesinde herhangi bir şey olduğu zaman nerede toplanması gerektiğini, acil eylem planları nelerdir? Bunları bilmesi gerekiyor. Tabii ki bunlar her geçen gün güncellenen çalışmalar oluyor. Bununla ilgili Fethiye’mizin evet güzel bir hazırlığı var. Fakat hiçbir zaman tam anlamıyla hazır olamayız. Ve o yüzden her geçen gün yarın olacakmış gibi çalışmalarımıza ağırlık vermemiz gerekiyor ve deprem gerçeğini unutturmamamız gerekiyor. Fethiye halkı olarak birbirimize dayanışma içerisinde olmamız gerekiyor. İlk 24 saat içerisinde özellikle bu deprem bölgesinde gördük ki ilk 36 saat özellikle çok önemli. Enkaz altında kalanlar için. O yüzden de ilk 24 saat çok önemli olduğu için bu Fethiye çevresindeki iller, ilçeler her birimiz yardıma birbirimize koşmak zorundayız. Her birimizin bu konuda temel afet bilincini oluşturmak zorundayız. ”ifadelerinde bulundu.

“HANGİ TEDBİRLER ALINMALI?”

Jeoloji Mühendisi Engin Erçetin alınması gereken tedbirler konusunda ilginç bilgiler aktarırken yardımların geleceği Fethiye’nin Kargı Çayı’nda bulunan köprünün öncelikle kontrol edilmesi ve depreme dayanıklı hale getirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Erçetin, “En basitinden binamızda bir alan açacağız diye bir kolon kesmekten vazgeçilmesi gerekiyor. Yani bir kolonun kesilmesi, binanın taşıyıcı sistemiyle ilgili olduğu için bunu kessek bir şey fark etmez diye düşünmeyin. Çünkü binanın dengesiyle baştan sona oynadığınız zaman oraya doğru bir yıkılma meydana gelecektir. İnşaat mühendisi arkadaşlarımız çok daha uygun yorumlar yaparlar bunlar için. Fakat binamızdaki korozyonları, kolonlardaki, kirişlerdeki, kiriş bağlantılarındaki etkileri, ara duvarlardaki her birinin sağlamlık testlerinin yapılması gerekiyor. Özellikle deprem yönetmeliğinden sonra 1999’dan sonra yapılan binaların her birinde belediye, kaymakamlık, kamu kuruluşları, valiliklerle beraber, STK'larla beraber burada Fethiye'de o kadar inşaat sektöründe çalışan insanız ki, her birimiz elini taşın altına koymaya hazır zaten. Binalardaki korozyonlar numune alınarak incelemenin yapılması lazım. Kentsel dönüşüm dediğimiz uygulamanın layıkıyla uygulanması gerekiyor. Benim şahsi görüşlerimden biri olarak Fethiye'de herhangi bir afet olduğu zaman dışarıdan gelecek olan yardımlara dikkat ettiğimiz zaman özellikle bizim yarından tezi yok Kargıçayı'ndaki bulunan köprümüzü önce kontrol etmemiz gerekiyor. Görsel gözlemlerimize göre gayet sağlıklı, sağlam görünmesine rağmen Kargıçayında bulunan köprümüzün sağlamlığını ölçmemiz gerekiyor. Çünkü yarından sonra bir deprem olursa Göcek, İzmir, Dalaman, Muğla tarafından gelecek olan yardımların tek geçiş noktası orası. Buranın kesinlikle kontrol edilmesi gerekiyor. Binalarımızda, kamu kuruluşlarımızda kolonlarımızın kontrol edilmesi gerekiyor. Kaçak yapı tespitleriyle de ilgili bakıldığı zaman bunlar projelendirilmesi gerekiyor. İmar affına zaten hiç değinmiyorum bile. Çok uzun muhabbetler getirecek bir konu.”dedi.

“DOĞRU BULMUYORUM”

İmar Affı konusunu da değerlendiren Erçetin, “İmar affını ben işin açıkçası doğru bulmuyorum. Çünkü kaçak yapılmış bir yapının projesine baktığınız zaman zemin incelenmemiş ezbere bir statik proje bile çizilmemiş kafasına göre bir inşaat yapılmış. Bunun ne zemine uygun ne inşaatı uygun. Deprem olduğu zaman ya da deprem olmadan bile kendiliğinden bile yıkılma ihtimali olan bir yapıya devlet yapabilirsin izni veriyor. Ben bunu kesinlikle yanlış buluyorum. ”diye konuştu.

“ŞÖVALYE ADASI TSUNAMİ ÖNLEMİ YAPIYOR”

Fethiye’nin merkezinin olası bir depremde tsunami ile karşılaşmasının Şövalye Adası tarafından önlendiğine dikkat çeken Engin Erçetin, “Fethiye'yle ilgili ya tsunaminin şöyle bir etkisi vardır. Denize taş attığınız zaman o dalganın gitgide büyüdüğünü düşünün. Deprem eğer Ölüdeniz açıklarında meydana gelecek ise depremdeki dalganın yarattığı dalganın Ölüdeniz kıyılarına vurma ihtimali çok yüksek olacaktır. Dalganın kaç kilometre yol kat ederek geldiği de önemli. 15-20 kilometre ötede olursa o dalga gitgide büyüyerek gelerek Ölüdeniz kıyılarında paraşütlerimizin indiği yere kadar gelme ihtimali çok yüksek. Fethiye Ovası'yla ilgili düşünecek olursak, bizim önümüzde Şövalye Adası bulunuyor. Burada bir lagün gölü gibi bir Havza oluşuyor. Eğer biraz daha Dalaman açıklarına doğru o bölgelerde de Marmaris bölgesinde de bizim volkanik dağlarımız var. Volkanik yapılanmalarımız var. Fethiye'nin sismik özelliğine faydalanma özelliklerine baktığımız zaman sadece depremlerden dolayı değil, faylanmalardan dolayı deprem oluşmuyor. Ege'nin ortasında volkanik bir yapı oluşumu var. Orada da bir deprem yarığı ve faylarımız var. Oradaki deprem dalgasının gelme ihtimaline karşı Bizim şövalye adamımız biraz daha Fethiye Körfezi'ni önünde duran set gibi olacağı için işin açıkçası Fethiye Ovası’nda büyük bir tsunami etkisinin olacağını düşünmüyorum. Fakat Kargı sınırları ve Çalış açıklarının tsunamiden biraz etkilenebileceği konusunda düşünüyorum. Özellikle Ölüdeniz açığında olduğu için bizim fay hattımızın da gidiş yönü Ölüdeniz tehlikeli olduğunu gözlemliyoruz. Tsunaminin yanı sıra Fethiye merkezimiz bizim yaklaşık yer altı suyu seviyesi 1-2 metrelerde olduğu için kesinlikle dolgu sahasının olduğu bölüm yerin içerisinden gelen deprem dalgası ile yukarı aşağı doğru bir salınım yaptıracaktır. Bu da yeraltı sularının yüzeye kadar çıkması bizim derelerimizin bulunduğu Devlet Su İşleri'nin de yanından geçen kanallarının olduğu bölgelerdeki su seviyelerinde yükselmeler göreceğiz. Belki sıvılaşmayla ilgili çok ciddi tehlikelerimiz olabilir. Tsunami tehlikesiyle ilgili baktığımız zaman Fethiye Körfezi'nde çok ciddi bir dalga girişimi olmayacaktır. İçimiz biraz rahat olabilir. “diye konuştu.

“YENİ BİR İMAR PLANI ŞART”

Fethiye’nin yeni bir İmar planına ihtiyacı var diyen Erçetin, “Bizim Fethiye merkezimiz bu alana çok fazla sıkışmış durumda. İtfaiyemiz merkezden uzakta bulunuyor. Merkezde kaymakamlık, Fethiye Belediyesi burada. Fakat şehir merkezinin bulunduğu yerlerde ne kadar sokaklar daraldıysa bu kadar çok ulaşım Gitgide zorlanmaya başlıyor. Fethiye'nin bana kalırsa yeni bir imar planına ihtiyacı var. Fethiye merkezine doğru sıkışmak değil. Bir adım daha dışarıya doğru açılmamız gerektiğini düşünüyorum. En azından planlı bir açılım. Planlı bir şekilde bunun açılması lazım. Fethiye'miz bizim çok değerli bir yer ama biz bu alana yoğunlaşmaya devam ettiğimiz sürece şehrimizin merkezine, yarından sonra bir afet olduğu zaman girilemeyecek. Bizim bunu bir kat dışarıya doğru yelpaze şeklinde yavaş yavaş Travmatize olmadan ilerlememiz, açılmamız gerekiyor. Kesinlikle yeni iyi bir imar planının programlanmasına ihtiyacımız var. Bazı tarım alanlarımız var. Tarım alanlarımız olan yerleri biz maalesef doldurduk inşaat yapıyoruz. Dolgu sahası yaptık tarım alanlarının olduğu bölgelerde de imarsız olduğu için vatandaş kaçak yapılaşmaya doğru gidiyor. O bölgelerde de imar planlarının jeoteknik etütlerinin yapılması ve o zemine uygun yapılaşmalarının önü açılması gerektiği taraftarıyım. Çünkü, şehrimizi çekirdeğine doğru değil de bir tık daha dışarıya doğru genişletirsek yeni imar planlarıyla beraber merkezimize ulaşımlarımız da kolay olacaktır. Yarından sonra bir afet anı olduğu zaman da ulaşım en önemli şey olacak bizler için Olası depremde tarihi Kayaköy’de risklerin içerisinde. Çünkü Kaya Köyü'nde baktığımız zaman ova dağlarla çevrilmiş. Ortada bir havza gibi duruyor. Zamanında Ovacık Ovası da kayaköy’de bir göl yatağıdır. Orası gitgide çökmüştür. Düz ova olmasının sebebi odur. Onun üzerinde de belli bir alüvyon tabakası var. Ardından hemen kaya zemin geliyor. Fakat oradaki alüvyon zeminde bulunan yüzey sularının çok ciddi bir şekilde ki zaten yağmur yağdığında göl oluyor bazı yerlerde. Kayaköy'de bilirsiniz. Oradaki kaçak yapılar ile ilgili çok ciddi sıkıntılar var. Olası depremde etkilenecek yerlerden biri kesinlikle Kayaköyüdür.”dedi.

“BONCUKLU FAYI ÖLÜ FAYDIR”

Fethiye bölgesindeki fay sistemlerini inceleyip araştırdıklarını ifade eden Jeoloji mühendisi Engin Erçetin; “Fethiye'de de pek çok çalışma yaptık. Biraz önce de bahsettiğim gibi Fethiye'nin tek bir fay sistemi yok. Fethiye’deki faylar Üzümlü'den buraya kadar gelen Kargı bölgesinde de bulunan yüzlerce birbirine paralel ufak tefek faylardan oluşuyor. Bunun en güzel örneklerinden birinin olduğu yerdeyiz şu anda. Karagözlerden Taşyaka'ya kadar giden bir boncuklu fayımız vardır. Boncuklu fayı tabii yüzyıllar önce kopmuş kırılmış. Tüm enerjisini boşaltmış artık deprem üretmeyen, tüm stresini bırakmış bir fay sistemimizdir. Burada da gördüğünüz şu yarık, zamanında boncuklu fayının kırılması neticesinde oluşmuş bir yarıktır Şu Fethiye Kalemize baktığımız zaman şu iki bloğun arasından koparak gelen buradaki kırılma neticesiyle de gitgide Fethiye'mize doğru ilerleyen bir mekanizması vardır. Aslında bu çok büyük ölçekli bir faylanma sisteminin çok küçük bir örneğidir. Nasıl ki Arap levhası, Anadolu levhasını sıkıştırıyorsa, bazı noktalarda da ayrışmaların olduğu bir bölgeler vardır. Burası da ayrışma zonlarının olduğu bölgelerde oluşan bir deprem neticesinde oluşmuş yarığımızdır. Boncuklu fayımız. Buradan Karagözlerden zamanın Taşyaka'ya kadar gider. Fakat artık enerjisini boşalttığı için deprem üretmeyen ölü bir faydır. Onu da belirtmekte fayda vardır.”diye konuştu.