Kapılar açılır, kapılar kapanır, bir kapı kapanır biri açılır. Bazen bütün kapılar kapanır ve bütün bir ömrü kendini dışarı atacak bir kapı açmakla geçirirsin .
Kapıların kapanınca açık bir kapı ararsın kendine. Ama ne tuhaftır ki otomatiğe bağlanmış gibi, senin kapıların kapanınca bütün herkesin kapıları da kapanır sana bir bir ne hikmetse.
Daha önce açık olan ve dost kapısı bildiğin bütün kapılar , el kapısı olmuştur. İsteksizdirler seni içeriye davet etmekte. Zaten el kapısı alçak olur. Girerken eğilmek zorunda kalırsın. İki büklüm olursun. Yıllarca doğrulamasın, düzeltemezsin belini.
Kiminin kapısı dostlarına her zaman açıktır. Gelişini uzaktan bile görseler, hemen buyur ederler içeriye. Kapının olduğunu bile farketmezsiniz.
Kimi kapılar da vardır otomatiğe bağlanmış gibi ihtiyacını dile getirmek için geleni gördüğünde " şaakkkkk!" diye kapanan kapılar. Kapıdan ziyade duvara benzeyen kapılar.
Açılmak için yapılan kapılar vardır. Açılınca yüzünde çiçekler açan, insanın içini de açan dost kapıları. İnsanı var olduğuna sevindiren, onurlandıran, gururlandıran, saçtığı enerjiyle yaşama sevinci veren kapılar.
Kapanmayı marifet sayan kapılar vardır. Gelenleri saatlerce bekleterek ayakta dikelten ve böyle yaparak sahibine büyük karizmalar sağladığını sanan kapılar. İnsanı geldiğine geleceğine bin pişman eden kapılar. Enerji saçmak şöyle dursun, var olan enerjiyi de tüketen, yok eden kapılar.
Diyeceğim, bir kapıdan gireceksen, kendi kapın olsun. Derme çatma olsun ama eğilmeden, bükülmeden girebildiğin kendi kapın olsun.
Ne olduysa oldu, bir gün kendi kapın da kapanırsa, aman başka kapılardan iki büklüm girmeyi deneme. Dışarıda kal, yağmur altında kal, ayaz vursun, soğuk vursun dert değil. Olur ya bir gün de hava açarsa keyfine doyum olmaz. Ama iki büklüm girdiğin kapıdan bir gün dışarıya çıksan da, ömrübillah belini düzeltemezsin bir daha.