YUSUF {Aleyhisselam} ın SERENCÂMI...

Yûsuf aleyhisselâmı kardeşleri kuyuya attıkları zaman, kuyunun dibinde taş vardı.

Mübârek dizi taşa geldi.

O kadar canı yandı ki, kardeşlerinin cefâsından ve babasının ayrılığından daha zor oldu.

Bütün gece onun ağrısından inledi. Seher vakti olunca Allah'ü Teâlâ acısını durdurdu.

Cebrâil aleyhisselâm gelip;

"Ey Yûsuf! Rabbin sana selâm gönderiyor ve bu derin kuyunun dibinde, bu elem ve acı ile nasılsın diye soruyor" dedi.

Bundan sonra Cebrâil aleyhisselâm "Ey Yûsuf! Duâ et, ne arzu ediyorsan dile Rabbin sana verecek" dedi.

"Ey Cebrâil, benim için sen duâ et" dedi. Cebrâil aleyhisselam onun için duâ etti o da âmin dedi.

Sonra "Ey Cebrâil, ben duâ edeyim sen âmin de”dedi.

Ellerini kaldırıp duâ etti ve Cebrâil aleyhisselâm, âmin dedi.

"Ya Rabbi! Bu seher vaktinde bana şifa gönderdiğin gibi dünyanın sonuna kadar, bütün hastalara seher vaktinde şifa gönder"...

dedi.

Allah'ü Teâlâ duâsını kabul buyurdu. Bunun içindir ki, bir hasta, ne kadar hasta olsa da seher vaktinde rahatlar. Bu, Yûsuf aleyhisselâmın duâsı bereketiyledir.

Birbirimizin gıyabında, Seher vaktinde, yaptığımız dualarımız makbul olsun

Hepinize selam olsun.

Allaha emanet olasınız

Amin Amin. Amin...
Yârabb!...

Sabahın şu garib saatinde, icâbet zamanlarında, acz içinde ellerimizi açtık sana yalvarıyoruz.

Bizleri bağışla, günahlarımızı, affet Allah’ım...

Biliriz ve inanırız ki ; Sen kapına geleni geri çevirmezsin.

“Kulum bana ne getirdin” demezsin...

Kul; “Bittim Allahım” dediğinde Sen “Yettim kulum” dersin...

Yalnız sana ibadet eder, senden isteriz, medet senden, imdat eyle Allahım...

İslam uğruna bir ömür çırpınışımızda, feryad ve figânımızda ancak “samimiyet” vardır...

Başkalarının yumağını sararken kendi yumağımız boş kaldı ise bizi hoş gör Allah’ım..

Başkalarına  ışık tutarken kendimiz karanlıkta kaldı isek, Müslümanların derdine derman olurken, kendi derdimizi unuttu isek bağışla Allahım...

Müslümanların amel sandığını doldurmaya çalışırken kendi çuvalımız boş kaldı ise bizleri bağışla Allah’ım...

Nerde ayağımız kaydı, nerde savruldu isek, “Bu ne hal” diye sorupta  bizleri mahçup etme Allah’ım...

Haz. Ömer’in korkusu şu olmuştu ; “yarın mahşer gününde şunlarda Ömer’in günahları denir de çarşaf-çarşaf ortaya serilirse ben ne yaparım Allahım”.... demişti.

Yarabb!...

Sen bizleri bu korku ve mahcubiyet içinde bırakma Allah’ım...

Bizleri “ Yapmadığınız şeyleri başkalarına niçin anlatıyorsunuz”  ayetinin muhatabı kılma Yârabbi...

Yarabbi!..

Şu icabet saatlerinde, acz içinde huzurundayız.

Dertlerimize derman ver Allahım...

Şifalar ihsan eyle...

Kalan ömrümüzü geçen ömrümüzden bereketli kıl Allah’ım..

“Gaffar ül zünûb” ism-i Celil’in hürmetine bizleri affeyle,

Settar-ül uyûb  isminin aşkına ayıplarımızı gizle Allah’ım..

“Allah’ım bizlere dünyada da ahirette de İyilikler ve güzellikler ver, bizleri azaptan koru “..

Amin, amin amin....