FESTİVAL' IN ÖZBEK KONUĞU: MUHABBAT SAFA, YAZAR, ŞAİR

18-20 Ekim 2024 tarihlerinde Fethiye Belediyesi Özer Olgun Kültür Merkezi önünde yapılacak olan 6. Akdeniz Sanat Günleri' nde yeni çıkan Güneşin Yolu adlı kitabını Fethiyeli okurlara imzalayacak olan Özbek yazar Muhabbat Safa' nın şiir, öykü ve denemelerden oluşan kitabından, küçük bir öyküyü sizlerle paylaşmak istiyorum.

" YEMİN

Yan odada yatan annesinin inleme sesi Batur'un sabrını çoktan tüketmişti. Bütün öfkesini, karşısında kazık gibi dikilen karısına yöneltti:

– Seni üç kere boşuyorum! Boş ol! Boş ol! Boş ol! Hayır, seni yedi kere boşuyorum!

Vezire, kocasının moralini daha doğru dürüst anlayamışken ağzından çıkan sözlerin anlamını kavrayacak durumda bile olmadığından öylece bakakaldı.

– Seni yedi kere boşadığımı söylüyorum! Hemen evden defol!

Yedi yıldır bu kadının kaprislerine sabrla katlanan Batur, daha fazla dayanamadı. Vücudunun en derinlerinden taşan ızdırap homurtuyla boğazından akıyor gibiydi.

Ağabeyinin sözlerinini duyan küçük kardeşinin yüzü bembeyez oldu:

– Ağabey, çok kötü konuştun...

– Sen sus!

Şimdi de öfkesini kardeşine yöneltti:

– Utancımdan ölmek istiyorum! Annem bunu hak ediyor mu? Benim suçum ne? Bu zamana kadar bu kadının neyini eksik ettim?

– Zaten annem beni de, kız kardeşlerimi de tanıyamıyor. Aramızdan birinin kim olduğunu sorduğunda teker teker hatırlatmak zorunda kalıyoruz. Gelini kim, kızı kim, siz kimsiniz annem için hiç önem arz etmiyor.

– Benim için önem arz ediyor? Kör değilim sonuçta, öyle değil mi? Benim de bir kalbim var! Otuz yıldır bu kadını eşim, hayat yoldaşım, çocuklarımın annesi diye saygıda kusur etmiyorum. Annesine bakmayan bir eş kime lazım? Kime lazım, kardeşim?

Ağabeyinin ızdırap dolu sorularına şu anda cevap bulmak onun için de kolay değildi. Teselli edecek başka söz bulamadı:

– Hepsi geçecek, ağabey.

– Geçecek! Annem de geçecek! Peki, benim kalbimin tam ortasına yer edinen kocaman acı da geçecek mi?

***

Batur, kayınpederiyle kesin konuştu:

– Kızınızı alın ve evinize götürün. Artık onunla aynı evde yaşayamam.

Her şeyden haberdar olan baba, damadını haklı bulsa da itirazını dile getirdi.

– Özür dilerim, oğlum. Buradan kızımın ancak cansız cenazasını götürebilirim.

– Kızınızı yedi kere boşadım!

– Anladım. Ne yapabilirim?!

– Baba, yedi kere boşamanın ne olduğunu size açıklamama gerek yok sanırım?!

– Anlıyorum, ama ne yapabilirim?

Baba damadının önünde diz çöktü. Gözlerindeki sessiz çığlık damla damla dökülüyordu.

***

Batur, çiğnemekte olduğu yemeği yutamıyordu. Karşısında oturan kadına yaşadıklarını anlatırken annesi hakkındaki anılar canlanıyordu yüzünde.

Boynunun rengi sönük kırmızıya bürünürken damarları kabardı. Sanki vücudundaki tüm damarlarında kan yerine nefret akıyordu.

Gözyaşları gözbebeklerini doldurdu.

Yüzündeki iki damla gözyaşında artık telafisi olmayan yanlışlar, geri çevirmek mümkün olmayan kelimenin kudreti kendini sergiliyordu. "