İCRA İFLAS SİSTEMİNİN ARKASINDAKİ ZİHNİYET

Bir kimse birine borç para verdi veya malını verdi veya çalıştı  ama yaptığı işin parasını alamadı. Ne yapacak, meşru hukuk sitemi içinde,  icra dairesine başvurarak, elindeki alacak belgesi ile alacağını almaya çalışacak. 

      Bizde icra iflas sistemi,  sosyalist zihniyete sahip olduğundan , böyle bir sistemde  borçlunun kutsal olduğu, ezilen ve sömürülen olduğu , gariban olduğu ;    alacaklının lanetli olduğu,  sömüren ve kapitalist olduğu ,  elindeki  mal varlığının  haksız sömürüyle elde edildiğine  inanılmış ve alacaklının elinden  borçlunun  nasıl kurtarılacağı konusunda bütün tedbirler alınmıştır.

       Ayrıca ,  mevcut  meri icra ve iflas sisteminden  geçinen  yeni meslekler ve  kişiler   ordusu üretilmiştir. Ancak bu arada bütün bu meslek ve zenaat gruplarının maddi kazançlarını en baştan alacaklı ödemek zorundadır. 

       Şimdi yürüyen bu  sisteme bakalım: Elinde alacaklı olduğuna dair belge var, bu belge adi alacak  mı, kambiyo mu ,  resmi senet mi diye bakılır ve sizle farklı  şekilde muamele edilir.

      Adi alacak sahibi iseniz size farklı bir icra ödeme  sistemi, kambiyo ise, farklı bir icra ödeme , ilamlı takip ise yine farklı bir ödeme  sistemi vardır. 

       Diyelim ki, icra  ödeme emri gönderildikten  sonra , icra emri   kesinleşti; ama borçlu borcunu ödemedi.  Ne yapacaksınız?   İcradan haciz talep edeceksiniz;  önce icra memuru yolluğunu ödemekle başlayıp , sonra  taksi - araç bedelini ödeyeceksiniz , araç bedelinin ne kadar olacağına icra memuru veya müdürü takdir eder. Haciz mahalline gitmeden önce  yanınıza  koruma güvenlik polis veya jandarma alacaksınız; yoksa borçlu ve yakınları tarafından öldürülebilir veya darp edilebilişiniz. Haciz işlemi  uzun sürerse,  yemek paraları size ait ; sonra , haczedilen   mallar için  kıymet takdiri yapan  bilirkişi ücretlerini , haczedilen malları muhafaza için  yed-i emin ücretini, sonra, kapı kilitliyse  çilingir  ücretini , satış ilanı için gazeteciye  ilan parasını ,  ihale günü için  gerekiyorsa,  satış başka yerde ise memur yoluğunu ,  belediye tellaliye  ücretini de  ödeyeceksiniz. Diyelim ki,  ihalede ,  haczedilen malları  alan çıkmadı veya  muhammen bedelin yüzde ellisini veren çıkmadı , işte o zaman bütün yaptığınız masraflar yanınıza  zarar  olarak eklendi. Evet , daha  “kutsal borçluya”  hiç bir şey yapamadınız ve olmadı.  Aslında birine borç verirken katilinizi de seçmiş olursunuz. 

           Sonuçta şu ortaya çıktı. Borcunu ödemeyen yüz binlerce borçlu, alacağını alamayan yüz binlerce alacaklı, ama bu icra sisteminden,  kendilerine  geliri sağlayan  yeni meslekler ve grupları ve kişileri  oluşturmuşsunuz. Ülke de bu sistem sayesinde, dosya sayısı günden güne artıyor mu ; artıyor , yani ekonomi hareket kazanıyor; böylece ,  birtakım kişilere de  gelir temin ediyorsunuz. İşte ülkemizin  ekonomi modeli bu.  

         Yahu ,  devletin önünde  bir borçlu , bir de alacaklı var. Mesele ne ?   Alacaklının alacağını borçludan  almak. Bunu için İcra ve haciz mahallindeki kavgaları, cinayetleri, tehditleri  bir tarafa atsak bile ;  bir alacaklı ve borçlu dışında , başka kişilere gelir kapısı olsun  diye , onlara  gelir sağlanması için  kurulan bu sistem , kişiler arası ilişkilerde ve  toplumda adaleti ve iç huzuru ve barışı sağlayamamıştır. Böyle bir sistemden, en çok memnun olan borçlular ve dolandırıcılar olmuştur. Bir de bu sitemden geçinenler.  

         Bizdeki bu yanlış ve haksız ve adaletsiz sistemin üzerine , hem Yargıtay, hem Yasa Koyucu ,  tuz- biber ekmiştir. Mesela , mal beyanında bulunmayan borçluya 10 günlük tazyik hapsi verilirken , Anaysa Mahkemesi yasayı iptal etmiş, Yargıtay da , borçluyu hapisten kurtarmak için, “alacaklı, borçlunun mal varlığını  biliyorsa; borçluya   mal beyanında bulunmamaktan  hapis verilemez”  diye içtihatta bulunmuştur. Yine borçluyu, kendi yaptığı ödeme taahhüdünde , hapis tazyikinden  korumak için , ödeme taahhüdünü  ihlal eden borçlunun , borç hesaplamasında  yapılan birkaç kuruşluk hatayı da,  borçlunun beraatine  gerekçe yapmıştır. Oysa hesaplamayı yapan icra memuru,  ceremeyi çeken alacaklı olmuştur. Yargıtay böyle  kanun maddelerini  açıkça çiğnerken, yasamadan  çıt ses çıkmamıştır. Hükümet de, eskiden, kötü niyetli olan borçluya verilen %40   icra inkar tazminatı  oranını  %20 ye indirmiştir. Bu sistemde hepsi toplanmış, alacaklıyı alacağından vazgeçirmek ve borçluya rahatça nefes aldırmak için ellerinden geleni yapmışlardır. Sonuç :  Borçlu “kutsal” ve dokunulmaz; alacaklı  “lanetli” olmuştur. . 

         Peki böyle dolambaçlı  yollara sapmak yerine , bu sistemden geçinen meslek ve kişiler oluşturmak yerine,  en kısa ve kestirme  yoldan , şöyle bir sistem kurulsa :   icra ödem  emrini  alan borçlu ,  borca itiraz etmez veya  itiraz  eder de  itirazı iptal  edildiğinde , icra ödeme emri  kesinleştiğinde;   borçlu ,  borcunu  ferileriyle birlikte borcun ¼ ünü peşin olmak üzere,  kalan borcunu birer ay ara ile dört taksitte kapatsa ;  eğer borcunu ödemezse veya  geciktirse,   taksitlerden birini yatırmaz ise, alacaklının şikayeti üzerine , borcun tamamını  icra dairesine ödeyinceye kadar tazyik hapsine mahkum edilse ve borçlunun  hapisten çıkması ,  borcunu   icra dairesine  ödemesine  bağlı tutulsa ,  kıyamet mi kopar ?  Aslında adalet ve hakkaniyet yönünden kıyamet kopmaz. Sadece mal beyanında bulunmamaktan 10 günlük hapis cezası  ile binlerce borçlu ,  borcunu kapatmış olduğu dosyalarla sabittir.   Ama bu  sitemden gelir elde edip  geçimini  sağlayan en başta    haczi yolluğu alan icra memuru veya müdürü ,  sonra taksici,  sonra yüksek fiyatlarla  bilirkişilik  yapanlar, yed-i emin , gazeteci ,  tellaliye parası için belediyeler, araba yakalamakla  göreli otoparkçılar  ve  zabıta  karşı çıkarlar ve böylece büyük bir kıyamet kopar. Aslında karşı çıktıkları, borçluyu veya insan haklarını  korumak değil, bu bozuk sistemden nemalandıkları  içindir.  Diğer taraftan  siyasi partiler de bu siteme karşı çıkarlar. Çünkü bu sitemden geçinenlerden oy alamayacaklarını  hesaplarlar. Neden ?  Borçlulardan ve  yakınlarından oy alamazsak ülke çapında  oyumuz düşer diye karşı çıkarlar.  Hükümet eden partiler böyle  bir sitemi  istemezler.  Borçlu ve dolandırıcıların , bu şekilde yürüyen tekerine çomak sokarlarsa, “bu kesimden gelecek  oylarımızı  muhalefete  kaptırırız” diye  hiçbir adım atmazlar.  Hata Barolar bile karşı çıkar, avukatların işleri azalır,  dosya sayısı düşer diye.  Öyle bir sistem kurmuşsunuz ki, bu sistemin bozukluğunu kendine  gelir kapısı yapan   meslek   grupları  ve kişileri  oluşturmuşsunuz.

       İcra ve iflas kanunun arkasında gördüğüm “çağdaş ve aydınlık ve modern ve ilerici ve laik  zihniyet” budur. Bu sistem , toplumda iç huzuru sağlamış mıdır ? Hayır.  Bu sistem, hastalıklıdır ve adaletsizdir. Ama bu konuda toplumda fert olarak siz   kimin yanında yer alırsınız? Borçlunun  yanında mı bulunursunuz , biz  de buradan geçiyoruz diye;  veya   alacaklının  ve adaletin yanında  mı yer alırsınız ?  Borçlular,  alacaklının  talebi üzerine,  borçlarını  ödeyinceye kadar tazyik hapsine atılırsa,  ne olur biliyor musunuz ?  Ülkede borçlu sayısı ve icra  dosyası sayısı azalır; ama milli gelir düşmez;  Türk lirası döviz  karşısında  değer kaybetmez. Ülkenin iç huzuru  bozulmaz. Böyle bir sistemi istemeyecekler kimlerdir? En başta, borcunu ödemek istemeyen borçlular, üç kağıtçılar, dolandırıcılar ve bu bozukluktan geçimini temin eden kişi  ve meslek grupları; ha bir de, oyumuz azalır diyen siyasi  partilerimiz.