AYASOFYA BİTMEYEN DERDİMİZ DERMANLA BULUŞTU KANAYAN YARAMIZ ŞİFA BULDU.
13, 14 yaşlarında İstanbul'dayım.
Merhum ihlaslı, müttakı, ilmi ile amil olan Musa Orhan hoca efendi,
Sandıklıda Vaiz ve Müftü olarak görev yapan Âlim, Hatip; Merhum Kadir Samsun hoca efendi,
Şu anda isimlerini dahi unuttuğum 3 ayrı mekanda, 3 ayrı hoca efendiler… Bazı hoca efendilerden bir hafta ancak okuyabildik.
Herbirinden istifade etmeye çalıştık.
'Az belledik, uz belledik, her şeyden bir cüz belledik' sözünde olduğu gibi artık önüne gelen hafızamıza bir şeyler yazıyordu…
Ne var ki bu yazılanları birbiri ile karşılaştırmak, irtibat kurmak çok zordu, hatta imkansızdı.
Bir Kurban Bayramı öğle veya ikindi namazı çıkışında Hacı Ali Molla oğluna; 'Oğlum Âdil (beni işaret ederek) şu çocuğu İstanbul'a al götür, oralarda okusun, bu çocukta iş var' dediği kulaklarımda çınlar, hala bu günkü gibi hatırlarım.
Adil amca Balçıkhisarlı , istanbulda mekan tutmuş, varlıklı, hayırsever birisi.
Düştük arkasına, ver elini İstanbul…
Dülgerzade de…
Kesik bacak, Şeyh'ul Kurra, Hacı, Hafız İsmail Bayrı efendi hazretleri,
Hırka-i Şerifte…
Fakir babası, hiç ayrım yapmadan bütün talebelerin ihtiyacını karşılayan, Gönenli Mehmet efendi hazretleri,
Fatih'te…
Üç Baş Medreselerinin başında bulunan Eşref bey…
Bunlar bir bir ziyaret edildi. Beni okutacak hoca aranıyor…
Bir gün, gecenin ilerlemiş bir saatinde uyur-uyanık halimle Adil amcanın kapısını çaldım,
'Ben falanca hoca efendi de okumak istiyorum dedim.
Bunu ben kendi irademle söylemedim. Âdeta kulağıma fısıldandı…
Ertesi gün doğru o hoca efendinin mekanına vardık, içeri girdik. Giriş o giriş…. …………………………………
Günler günleri, aylar ayları kovaladı…
Günlerden bir gün…..
——————-
Cuma günleri tatil olurdu…
Hoca efendilerin konuşmalarını dinlemek en sevdiğim hususlardan birisiydi.
Yeni cami, Beyazıt camii, şehzade başı, Fatih camii, Sultan Ahmet camii ve başkaları….
Cuma günü Sultan Ahmet camii İmam-Hatibi Gönenli Mehmet efendinin hutbesini dinleyip Ayasofya'yı ziyaret edeceğim.
Ayasofya bomboş, Ayasofya kasvetli,
Ayasofya ağlamaklı, Ayasofya küskün ve hüzünlü….
Bir gün yaşımdan beklenmeyen bir ağır başlılıkla kapıya vardım, bilet almamı söylediler,
'az önce cuma namazını Sultan Ahmed camiinde kıldım, benden para isteyen olmadı' dedim.
Ayağımda ayakkabılar, ortalık toz-toprak; 'Ah Ayasofya bir gün senin cami olduğunu görürmüyüm, işte o zaman zemininde secdeye varacağım' dedim.
Yanı başımda ne olduğunu bilemediğim, kimselere benzetemediğim birisi;
'O zaman burayı cemaatle doldururmuydunuz' dedi.
Yaş dolu bakışlarımın ok gibi adamın yüreğine saplandığını hissettim.
Hızla yanımdan uzaklaştı…
……………………..
AYASOFYA…
1453, İstanbul'un fethinden itibaren 482 sene, cami olarak hizmet veren ve 1934 den itibaren de müzeye dönüştürülen Ayasofya....
Ayasofya Fatih'in vasiyeti gereği hal-i aslisine kavuşturuldu. Cami olarak hizmete açıldı.
AYASOFYA…
Bizim bitmeyen derdimiz, bitmiş, kanayan yaramız şifa bulmuştu.
Artık kim ne derse desin, böyle bir dönemde de Ayasofya ibadete açılmazda ne zaman açılırdı ki!
Artık vakt-i merhûnu gelmiş olmalıki
İstanbul Ayasofya'ya, Ayasofya İstanbul'a kavuşmuş oldu. ……………………………… Dileklerimiz, dualarımız hedefine ulaştı.
Binlerce kimse Ayasofya'nın zemininde secdeye kapandı.
60 sene önce yarım kalan secdemiz bu gün tamamlandı. Hayalimiz Hakikat oldu.
Ayasofya'da ki cemaat ı Kübraya biz de katıldık.
Sanki yüzler binler Ashab, evliya, ulema, etkıya, binlerce cihad ordularının ruhaniyetleri orada idiler.
Binler şükürler olsun Allah'ım…
Allaha emanet olasınız.
Halil Arık
Ayasofya-İstanbul
15.05.2022